7 Şubat 2015 Cumartesi

BURSA’NIN ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERİ- ABDÜRRAHMÂN BİN YÛSUF RÛMÎ


Evliyânın büyüklerinden olup İsmi, Abdürrahmân bin Yûsuf Rûmî’dir. Doğum yeri bilinmemektedir.
Doğum tarihi olarakta Miladi 1469 senesi verilmektedir. Mevlânâ Muhammed Samsûnî ve Mevlânâ Kâdızâde'nin muhterem torunlarıdır. Abdürrahmân Rûmî; âlim, sâlih bir zât idi. Küçük yaştan itibaren Mevlânâ Kutbeddîn, Mevlânâ Ali Fenârî ve Mevlânâ Ali Yekânî hazretlerinin hizmetlerinde bulundu ve onlardan ilim tahsîl etti. Zekâ ve feraseti sebebiyle talebeliği herkes tarafından örnek alındı. Bütün tarikat ilimlerinde ilerledi. Önce Bolu ve sonra Bursa'da Çermik medresesinde müderrislik yaptı. Ancak bir müddet sonra Allahü teâlânın aşkı ve zevki ile kendinden geçme hâlleri görüldüğünden ders verme işine son verdi. Evine çekilerek devamlı ibâdet ve zikirle meşgûl oldu. Abdurrahmân hazretleri bu hâlinden bahsedip; kendisi ile ilgili şöyle anlatmaktadır:
Evimde ibâdetle meşgûl olup, kimseyle görüşmüyordum. Bu esnâda hastalandım. Yanımda hizmet edecek kimseler yoktu. Bir gece duvar yarıldı ve içeri bir zât girdi. Hastalığım sebebiyle hizmetimi gördü ve gitti. Diğer geceler de aynen böyle oldu. Hastalıktan kurtulduğum zaman, o zât; "Ben bu geceden sonra artık gelmem. Seni Hüdâ'ya ısmarladım." dedi. Ben de; "Siz kimsiniz ve nerelisiniz?" diye sordum. "Şehirden ayrılan bir kâfileye katılırsan, beni tanır ve bulursun." buyurdu. Ben de, bir zaman sonra şehirden ayrılan kâfile ile yola çıktım. Yolculardan bir kısmı, yolda güzel bir yere geldiğimizde; "Burası suyu ve havası çok güzel bir yerdir. Bu civarda Kara Hoca adında sâlih ve dindâr biri oturur." dediler.  Kendi kendime aradığım bu zâttır dedim ve oradaki köye yöneldim. O zâtı gördüm, gülerek beni karşıladı. O gün yanında kaldım. İkindi namazını kılacağımız zaman, bana yüksek bir yeri gösterdi ve berâberce oraya çıktık. "Bu yer nasıl?" diye sorunca; güzel olduğunu söyledim. Tekrar; "Buradan bak!" dedi. Baktığımda Kâbe-i muazzamayı gördüm. Gidip, orada cemâatle ikindi namazını kıldık. Namazı bitirdiğimizde Kâbe gözümüzden kayboldu.
Abdurrahmân hazretleri bundan sonra yine Bursa'daki evinde zikir ve ibadetle meşgul oldu. Müderrislik tekliflerini geri çevirdi. Evine gelenlere nasihatlerde bulunur, devamlı Allahü teâlâyı zikretmelerini ve hiç bir zaman kalbin Allahü teâlâdan gâfil bulunmamasını isterdi. Miladi 1547senesinde Bursa'da vefât etti.  Zeyniye Zâviyesinin bahçesinde defn edildi.
Sevdiklerinden biri anlattığı hikayeye göre: “Vefâtından sonra bir gece, rü’yâmda Abdürrahmân Rûmî’yi gördüm. Bana dedi ki: “Bursa’da Seyyid Neccârî’nin evinde bir misâfir var. Beni ziyâret etmek istiyor. Gidip onu al ve kabrime getir.” O gecenin sabahı derhâl gittim. O misâfiri buldum. Bir arzusunun olup olmadığını sordum. “Abdürrahmân Rûmî’nin kabrini ziyâret etmek istiyorum.” dedi. Onu alıp Abdürrahmân Rûmî’nin kabrine götürdüm. Biraz sonra onun yalnız kalmak istediğini sezip, oradaki bir mescide girdim ve bekledim. Çok geçmeden, o ziyaretçi ile Abdürrahmân Rûmî’nin konuşmaları kulağıma geldi. Aynen hayattaki gibi konuşuyordu. Konuşması bitince mescitten çıktım. Kabrin yanına geldiğimde kimseyi bulamadım. Yüce Allah Sırrını Mukaddes ve Mübarek Kılsın.
Değerli şehrimizde nice güzellikler, nice sırlar var. Mübarek zatlar ve tarihe damgasını vurmuş şahısların bir bütün olarak değerlendirildiği yazı dizimiz devam edecektir.
TADO HAVADİS EKİBİ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder