I. Dünya Savaşı, 28 Temmuz 1914 tarihinde
Avrupa‘da başlamış ve dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ile diğer
kıtalardaki sömürgelere de yayılmıştır.
Dört yıl süren savaş, 1918 yılında sona ermiştir. Savaşın Osmanlı devletine tesiri konusunda bir değerlendirme yaptığımızda şu bilgiler bize yön verecektir. Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiği 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, Osmanlı devletinin, İttifak Devletleri safında, fiilen savaşa gireceği anlamına gelmekteydi. Osmanlı cephesinde her ne kadar savaşa girilmesi konusunda daha erken olduğu ve bir takım tedbirler alınması gerektiği fikri savunulsa da Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür.
Dört yıl süren savaş, 1918 yılında sona ermiştir. Savaşın Osmanlı devletine tesiri konusunda bir değerlendirme yaptığımızda şu bilgiler bize yön verecektir. Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiği 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, Osmanlı devletinin, İttifak Devletleri safında, fiilen savaşa gireceği anlamına gelmekteydi. Osmanlı cephesinde her ne kadar savaşa girilmesi konusunda daha erken olduğu ve bir takım tedbirler alınması gerektiği fikri savunulsa da Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür.
Bu baskılar, Akdeniz'de İngiliz donanması
önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul'a
gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı
bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler, 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını
bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiştir. Bu sırada
Birleşik Krallık Donanma Bakanı, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale
Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı
kamuoyuna sundu. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik
Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı ilk
saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı.
Hepimizin bildiği gibi Çanakkale Savaşı da
1915 - 1916 yılları arasında, Gelibolu Yarımadası üzerinde, Osmanlı
devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara
muharebeleridir. İtilaf devletleri, Almanya′nın müttefiklerinden birini, savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini
zayıflatmak düşüncesinde idi. Diğer yandan da Osmanlı İmparatorluğu'nun
başkenti İstanbul'u alarak, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü
ele geçirmek istiyorlardı. Osmanlı Devletinin savaşa girmesi
ve Çanakkale cephesini açması üzerine İtilaf devletlerinin bu planları bozuldu.
Tüm planların gerçekleşebilmesi için boğazlar üzerinde yani Çanakkale
cephesinde bir savaş vermek gerekiyordu. 18 Mart 1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek
için saldırıya geçti. Harekâtın daha öncesinde Türk cephesinde
bir takım tedbirler alınmıştı. Bunlardan
biri 7 Mart'ı 8 Mart'a bağlayan gece Nusret mayın gemisinin düşman gemilerinin
projektörlerine aldırmadan Anadolu yakasındaki Erenköy'deki Karanlık Liman'a
mayınlarını bıraktı. Ertesi günlerde İngilizler deniz ve hava keşifleri yapmış ama bu mayınları bulamamışlardır.
Nusret 'in
döşediği mayınlar 18
Mart 1915'te Çanakkale harekâtının
kaderini değiştirmiş, ona "dünyanın en ünlü mayın gemisi" unvanını
kazandırmıştı. Nusret 'in mayınları 639 kişilik
mürettebatıyla düşman zırhlılarını sulara gömmüştü. Bu sırada
Seyit Onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası'nda
görevliydi. Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlar, bu saldırıyı
püskürttü. Yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci
parçalandı. Bunun üzerine Seyit Ali 215 kg ağırlığındaki top mermilerini
sırtlayarak top kundağına yerleştirdi. Atılan mermi geminin su kesiminin biraz
altına isabet ederek geminin anında yan yatmasına neden oldu, daha sonra Nusret mayın gemisi'nin döktüğü
mayınlardan birine çarptı ve düşman gemisi battı. Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekâtından vazgeçmek
zorunda kalındı. İngiliz Generali
Oglander'in "Çanakkale-Gelibolu Askerî Harekâtı" "Pek uygun
başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının olağanüstü ve ortalığı kırıp geçiren
başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin
talihi üzerindeki etkisi ölçülemez." Türkler bu mayınları özel
amaçla manevra sahamıza koymuşlar, gösterdiğimiz bütün ihtiyata rağmen baş
döndürücü bir zafer kazanmışlardır." demiştir.
Deniz harekâtıyla İstanbul'a
ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekâtıyla Çanakkale Boğazı'nı ele
geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz
ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın
güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. Kumkale, Seddülbahir ve Arıburnu
muharebelerinden sonra en son olarak Kurmay Albay Mustafa Kemal'in Birinci
Anafartalar Muharebesinde düşman birlikleri zorla savunmada kalmışlardır.
Ertesi gün Conk Bayırı muharebesinde bir karşı taarruza başlamış olsalar da
başarısız olan düşman kuvvetleri artık geri çekilmek zorunda kalmışlardır. İtilaf Devletleri’nin ne kuvvet göndermeye takati ne de Çanakkale’yle
uğraşmaya tahammülü kalmıştır. İtilaf Devletleri, artık buraları tahliye etmeye
başlamışlardır.
Bu
bilgiler ışığında bir kez daha şanlı zaferimizi hatırlama fırsatı bulduk. Bu
topraklar bizlere bu onurlu ve başarılı mücadeleyi veren Anadolu insanının
emanetidir. Çanakkale zaferimizin yüzüncü yılını tekrar kutlayarak emanetimize
sahip çıkmayı diliyorum. Sevgi ve saygılarımla…
EMRAH DEDE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder