2 Nisan 2015 Perşembe

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ…

I. Dünya Savaşı, 28 Temmuz 1914 tarihinde Avrupa‘da başlamış ve dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ile diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılmıştır.

Dört yıl süren savaş, 1918 yılında sona ermiştir. Savaşın Osmanlı devletine tesiri konusunda bir değerlendirme yaptığımızda şu bilgiler bize yön verecektir.
Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiği 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, Osmanlı devletinin, İttifak Devletleri safında, fiilen savaşa gireceği anlamına gelmekteydi. Osmanlı cephesinde her ne kadar savaşa girilmesi konusunda daha erken olduğu ve bir takım tedbirler alınması gerektiği fikri savunulsa da Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür.
Bu baskılar, Akdeniz'de İngiliz donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul'a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler, 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiştir. Bu sırada Birleşik Krallık Donanma Bakanı, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı kamuoyuna sundu. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı ilk saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı.
Hepimizin bildiği gibi Çanakkale Savaşı da 1915 - 1916 yılları arasında, Gelibolu Yarımadası üzerinde, Osmanlı devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf devletleri, Almanya′nın müttefiklerinden birini, savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak düşüncesinde idi. Diğer yandan da Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u alarak, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek istiyorlardı. Osmanlı Devletinin savaşa girmesi ve Çanakkale cephesini açması üzerine İtilaf devletlerinin bu planları bozuldu. Tüm planların gerçekleşebilmesi için boğazlar üzerinde yani Çanakkale cephesinde bir savaş vermek gerekiyordu. 18 Mart 1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçti. Harekâtın daha öncesinde Türk cephesinde bir takım tedbirler alınmıştı.  Bunlardan biri 7 Mart'ı 8 Mart'a bağlayan gece Nusret mayın gemisinin düşman gemilerinin projektörlerine aldırmadan Anadolu yakasındaki Erenköy'deki Karanlık Liman'a mayınlarını bıraktı. Ertesi günlerde İngilizler deniz ve hava keşifleri yapmış ama bu mayınları bulamamışlardır.
Nusret 'in döşediği mayınlar 18 Mart 1915'te Çanakkale harekâtının kaderini değiştirmiş, ona "dünyanın en ünlü mayın gemisi" unvanını kazandırmıştı. Nusret 'in mayınları 639 kişilik mürettebatıyla düşman   zırhlılarını sulara gömmüştü. Bu sırada Seyit Onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevliydi. Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlar, bu saldırıyı püskürttü. Yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçalandı. Bunun üzerine Seyit Ali 215 kg ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi. Atılan mermi geminin su kesiminin biraz altına isabet ederek geminin anında yan yatmasına neden oldu, daha sonra Nusret mayın gemisi'nin döktüğü mayınlardan birine çarptı ve düşman gemisi battı. Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekâtından vazgeçmek zorunda kalındı.  İngiliz Generali Oglander'in "Çanakkale-Gelibolu Askerî Harekâtı" "Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının olağanüstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez." Türkler bu mayınları özel amaçla manevra sahamıza koymuşlar, gösterdiğimiz bütün ihtiyata rağmen baş döndürücü bir zafer kazanmışlardır." demiştir.
Deniz harekâtıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekâtıyla Çanakkale Boğazı'nı ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. Kumkale, Seddülbahir ve Arıburnu muharebelerinden sonra en son olarak Kurmay Albay Mustafa Kemal'in Birinci Anafartalar Muharebesinde düşman birlikleri zorla savunmada kalmışlardır. Ertesi gün Conk Bayırı muharebesinde bir karşı taarruza başlamış olsalar da başarısız olan düşman kuvvetleri artık geri çekilmek zorunda kalmışlardır. İtilaf Devletleri’nin ne kuvvet göndermeye takati ne de Çanakkale’yle uğraşmaya tahammülü kalmıştır. İtilaf Devletleri, artık buraları tahliye etmeye başlamışlardır.
 Bu bilgiler ışığında bir kez daha şanlı zaferimizi hatırlama fırsatı bulduk. Bu topraklar bizlere bu onurlu ve başarılı mücadeleyi veren Anadolu insanının emanetidir. Çanakkale zaferimizin yüzüncü yılını tekrar kutlayarak emanetimize sahip çıkmayı diliyorum. Sevgi ve saygılarımla…

EMRAH DEDE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder