Fikir adamı, tarihçi,
şair ve yazar... Hüseyin Nihal Atsız. Mal mülk dünyasında fikirleri için sıcak
yatağından vazgeçen nadir karakter adamlarından. Bizzat tanımak görmek nasip
olmasa da Atsız'ı özellikle romanları sayesinde tanırsınız.
Fikirlerini, hislerini, yaşamını romanlarında karakterlere işler.
Karakterlerde size hissettirdikleri öyle güçlüdür ki Atsız'ı herşeyiyle
anlamaktan başka çareniz kalmaz. Atsız'ı her okuyanın gönlünde tahta oturtan
eseri Bozkurtlar'dan bahsetmek istiyorum.
'Bozkurtların Ölümü' bir
güzel yurt; Ötüken ile başlar. Ötüken tasvirini okurken yüzyıllar öncesini
bulup çıkarabilirsiniz zihninizden. Atsız ne zamandır orada yaşayıp,
gözlemleyip yazmaya karar vermiş gibidir. Ötüken'i kısaca hatırlattıktan sonra
olan-bitenin içinde bulursunuz kendinizi. Çuluk Kağan'ın ölümü ile bir anda
içinizde Çinli kini uyanıp, çok geçmeden Kara Kağan'a duyulan kızgınlığa
dönüşüverir suikastçi Çinli kadınla evlendiği için. Öyle ki Çin'e esir iken Kür
Şad'ın kağana Türk töresini hatırlattığı o anı okuyana kadar zor
tutuvermişsinizdir kendinizi. Kür Şad olup ne bir eksik ne bir fazla
söyleyebilirsiniz törenin hükmünü. Bu kızgınlık Üçoğul'un Çinli kadın yüzünden
ihtilale geç kalışıyla daha da artar.
Kara Ozan ve Çuçu
atışmaları ile şenlenir, gülersiniz. Türk'ün oyuncağı yalnız kılıç değilmiş
diye düşünürsünüz.
Yumru'nun güler
yüzüyle Batı Kağanlığı'na yolculuğa çıkarsınız. Türklük ağacının iki dalı Doğu
ve Batı Kağanlığı yiğitliklerini yarıştırır da taraf tutamazsınız.
Batı
Kağanlığı'nda Onbaşı Yamtar'ın papazla bir muhabbeti vardır ki okuyucu tadına
doyamaz, yazan doydu mu acaba? Esaret altında olunmasa yıllar sonra Çinli
filozof ile muhabbettinden de aynı tadı alabilirsiniz. Lakin gülmek faslı
Onbaşı Sançar'ın son gülüşü ile bitmiştir.
Kıtlık yıllarında
canınızdan can gider. Kanlı canlı halinizle İçing Katun'dan öc almak istersiniz.
Esaret yıllarında
Atsız'ın değindiği o ahlak bozulmasını bugün apaçık görürsünüz de orada yazınca
ayrı bir yanar canınız, üzülürsünüz. Sanki o tertemiz ırkın bugün halinden
memnunmuş gibi o güne sarfedersiniz ah'ları vah'ları.
Kür Şad'ın
'milleti kurtarmak için kanlı bir iş' dediği Siganfu baskını gecesi ne siz
oradaki yerinizi bilirsiniz ne de kırk yiğit sizi görür. Şad'ın izinde adınız
yoklamada olmasa da yürürsünüz. Yamtar'ın Yumru'nun Tuğrul'un kollarında
güçlerine güç, Gök Börü'nün de intikamı olursunuz.
Saraydan kaçarken
atlarla Ötüken'e geçme fikri sizin de aklınıza yatar. Lakin o yağmur! Vey
Irmağı'nda bir kötü geçit olmak için o an herşeyi yapabilirsiniz. Kara Ozan'ın
kopuzu kadar işe yaramak istersiniz.
Vey Irmağı
kıyısındaki o şanlı vuruşma sonunda Kür Şad'ın yenilmeyişine ağlarsınız.
Ölümsüz oluşuna şahitlik eder, şimdi nerede olduğunu düşünürsünüz.
Bozkurtlar
Diriliyor'da Çin kağanının korkularına varlığınızla bir 'delil' olarak hak
verirsiniz. İhtilal girişiminden sonra bozkurt soyunun Çin zulmünden çektiği
dert olur.
Ay Hanım'ın
gönlüne şüphe düşünce Urungu yerine bahtiyar olursunuz. Lakin o 'beğ değilsin'
reddi ile inceden bir sızıyla Urungu'nun kaderine sanki ortak olursunuz.
Okudukça
"İlteriş" ismini daha kağan bilmiyorken siz öğrenirsiniz. Taçam da
bilmiyordur daha bozkurt soyundan bir beğ olduğunu.
Ve Onbaşı Pars'ın
Ötüken'e dönüşü... Atsız öyle bir anda öyle bir şey yapmıştır ki okuyucu
cehennem sıcağındadır da resmen derya çıkarır önüne.
Sayfaları bir bir
geride kalırken farkında olmadığınız bir şey vardır; intikam. Tonyukuk
bilgeliği ve çaşıt oyunları ile şu Çinliye hesap sormanın zamanını en az onlar
kadar kolladığınızın farkına varırsınız. Çin duvarına kanlı okla yazılan
'Ötüken'e selam' yazısı hatırınızdan çıkmayacaktır.
Onbaşı Urungu'nun
kim olduğunu çok iyi bilirsiniz lakin Onbaşı Pars'ın bunu Urungu ile
konuşmasını duymak için hiç düşünmeden çadırın orada Kadır Bağa gibi
parmağınızı kesip tuza batırabilirsiniz.
Taçam'ın
yarasının ve iyileşmesinin yazarın insafına kaldığını bilirsiniz ve Atsız'ın
sizi bu şekilde üzmemesi umuduyla satırları okumaz adeta yaşarsınız.
Ay Hanım'ın
cansız güzel bedenini okuyunca bir anda Urungu kadar çaresiz ve perişan
oluverirsiniz. Ölüm Uçurumu'nda son bulurken hikayesi Ay Hanım kadar mesut
olursunuz. Kutlu ölüleri selamlarken son avuntunuz, eserin ismi gibi dirilen
bozkurtlar olur.
O sayfalarda
bazen bir okur değilsinizdir. İşbara Han'ın ölümünü duyan Gök Börü'nün gözleri
olursunuz, ağlamak için. Yamtar'ın gülerek baktığı son lokması sizsinizdir.
Almıla'nın Çinlinin yüzüne inen kırbacı, sadece Pars'ın kapacağı oğlaksınızdır.
Kür Şad'ın oku
nasıl hedefi hiç şaşmadıysa Atsız'ın bu eseri de okuyanının gönlünden hiç
şaşmaz. Hatta bu eser okuyucuyu öyle etkiler öyle çarpar ki bir başka eserinde
de aynı hazzı ararsınız. Atsız kim midir? Yamtar'ın temiz kalbi, Sançar'ın
amansız kahkahasıdır. Tonyukuk bilgeliği, Kür Şad cesaretidir. Türk'ün kılıcı
kalem olan büyük askeridir.
Okumamış olanlar
için kitaba dair çok şey paylaştım. Fakat çok daha fazlası ile bu kitap başucu
kitabıdır. Geç kalmadan okunmalıdır.
DİDEM ÖNDER…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder