10 Ocak 2015 Cumartesi

TADO’DAN KİTAP ÖNERİLERİ.. ( BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ- H. NİHAL ATSIZ. )



Fikir adamı, tarihçi, şair ve yazar... Hüseyin Nihal Atsız. Mal mülk dünyasında fikirleri için sıcak yatağından vazgeçen nadir karakter adamlarından. Bizzat tanımak görmek nasip olmasa da Atsız'ı özellikle romanları sayesinde tanırsınız.
Fikirlerini, hislerini, yaşamını romanlarında karakterlere işler. Karakterlerde size hissettirdikleri öyle güçlüdür ki Atsız'ı herşeyiyle anlamaktan başka çareniz kalmaz. Atsız'ı her okuyanın gönlünde tahta oturtan eseri Bozkurtlar'dan bahsetmek istiyorum.  
'Bozkurtların Ölümü' bir güzel yurt; Ötüken ile başlar. Ötüken tasvirini okurken yüzyıllar öncesini bulup çıkarabilirsiniz zihninizden. Atsız ne zamandır orada yaşayıp, gözlemleyip yazmaya karar vermiş gibidir. Ötüken'i kısaca hatırlattıktan sonra olan-bitenin içinde bulursunuz kendinizi. Çuluk Kağan'ın ölümü ile bir anda içinizde Çinli kini uyanıp, çok geçmeden Kara Kağan'a duyulan kızgınlığa dönüşüverir suikastçi Çinli kadınla evlendiği için. Öyle ki Çin'e esir iken Kür Şad'ın kağana Türk töresini hatırlattığı o anı okuyana kadar zor tutuvermişsinizdir kendinizi. Kür Şad olup ne bir eksik ne bir fazla söyleyebilirsiniz törenin hükmünü. Bu kızgınlık Üçoğul'un Çinli kadın yüzünden ihtilale geç kalışıyla daha da artar.
  Kara Ozan ve Çuçu atışmaları ile şenlenir, gülersiniz. Türk'ün oyuncağı yalnız kılıç değilmiş diye düşünürsünüz.
  Yumru'nun güler yüzüyle Batı Kağanlığı'na yolculuğa çıkarsınız. Türklük ağacının iki dalı Doğu ve Batı Kağanlığı yiğitliklerini yarıştırır da taraf tutamazsınız.
  Batı Kağanlığı'nda Onbaşı Yamtar'ın papazla bir muhabbeti vardır ki okuyucu tadına doyamaz, yazan doydu mu acaba? Esaret altında olunmasa yıllar sonra Çinli filozof ile muhabbettinden de aynı tadı alabilirsiniz. Lakin gülmek faslı Onbaşı Sançar'ın son gülüşü ile bitmiştir.
  Kıtlık yıllarında canınızdan can gider. Kanlı canlı halinizle İçing Katun'dan öc almak istersiniz.
  Esaret yıllarında Atsız'ın değindiği o ahlak bozulmasını bugün apaçık görürsünüz de orada yazınca ayrı bir yanar canınız, üzülürsünüz. Sanki o tertemiz ırkın bugün halinden memnunmuş gibi o güne sarfedersiniz ah'ları vah'ları.
  Kür Şad'ın 'milleti kurtarmak için kanlı bir iş' dediği Siganfu baskını gecesi ne siz oradaki yerinizi bilirsiniz ne de kırk yiğit sizi görür. Şad'ın izinde adınız yoklamada olmasa da yürürsünüz. Yamtar'ın Yumru'nun Tuğrul'un kollarında güçlerine güç, Gök Börü'nün de intikamı olursunuz.
  Saraydan kaçarken atlarla Ötüken'e geçme fikri sizin de aklınıza yatar. Lakin o yağmur! Vey Irmağı'nda bir kötü geçit olmak için o an herşeyi yapabilirsiniz. Kara Ozan'ın kopuzu kadar işe yaramak istersiniz.
  Vey Irmağı kıyısındaki o şanlı vuruşma sonunda Kür Şad'ın yenilmeyişine ağlarsınız. Ölümsüz oluşuna şahitlik eder, şimdi nerede olduğunu düşünürsünüz.
  Bozkurtlar Diriliyor'da Çin kağanının korkularına varlığınızla bir 'delil' olarak hak verirsiniz. İhtilal girişiminden sonra bozkurt soyunun Çin zulmünden çektiği dert olur.
  Ay Hanım'ın gönlüne şüphe düşünce Urungu yerine bahtiyar olursunuz. Lakin o 'beğ değilsin' reddi ile inceden bir sızıyla Urungu'nun kaderine sanki ortak olursunuz.
  Okudukça "İlteriş" ismini daha kağan bilmiyorken siz öğrenirsiniz. Taçam da bilmiyordur daha bozkurt soyundan bir beğ olduğunu.
  Ve Onbaşı Pars'ın Ötüken'e dönüşü... Atsız öyle bir anda öyle bir şey yapmıştır ki okuyucu cehennem sıcağındadır da resmen derya çıkarır önüne.
  Sayfaları bir bir geride kalırken farkında olmadığınız bir şey vardır; intikam. Tonyukuk bilgeliği ve çaşıt oyunları ile şu Çinliye hesap sormanın zamanını en az onlar kadar kolladığınızın farkına varırsınız. Çin duvarına kanlı okla yazılan 'Ötüken'e selam' yazısı hatırınızdan çıkmayacaktır.
  Onbaşı Urungu'nun kim olduğunu çok iyi bilirsiniz lakin Onbaşı Pars'ın bunu Urungu ile konuşmasını duymak için hiç düşünmeden çadırın orada Kadır Bağa gibi parmağınızı kesip tuza batırabilirsiniz.
  Taçam'ın yarasının ve iyileşmesinin yazarın insafına kaldığını bilirsiniz ve Atsız'ın sizi bu şekilde üzmemesi umuduyla satırları okumaz adeta yaşarsınız.
  Ay Hanım'ın cansız güzel bedenini okuyunca bir anda Urungu kadar çaresiz ve perişan oluverirsiniz. Ölüm Uçurumu'nda son bulurken hikayesi Ay Hanım kadar mesut olursunuz. Kutlu ölüleri selamlarken son avuntunuz, eserin ismi gibi dirilen bozkurtlar olur.
  O sayfalarda bazen bir okur değilsinizdir. İşbara Han'ın ölümünü duyan Gök Börü'nün gözleri olursunuz, ağlamak için. Yamtar'ın gülerek baktığı son lokması sizsinizdir. Almıla'nın Çinlinin yüzüne inen kırbacı, sadece Pars'ın kapacağı oğlaksınızdır.
  Kür Şad'ın oku nasıl hedefi hiç şaşmadıysa Atsız'ın bu eseri de okuyanının gönlünden hiç şaşmaz. Hatta bu eser okuyucuyu öyle etkiler öyle çarpar ki bir başka eserinde de aynı hazzı ararsınız. Atsız kim midir? Yamtar'ın temiz kalbi, Sançar'ın amansız kahkahasıdır. Tonyukuk bilgeliği, Kür Şad cesaretidir. Türk'ün kılıcı kalem olan büyük askeridir.
  Okumamış olanlar için kitaba dair çok şey paylaştım. Fakat çok daha fazlası ile bu kitap başucu kitabıdır. Geç kalmadan okunmalıdır.



DİDEM ÖNDER…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder