Henüz 19,yaşında idim... En büyük rol modelimdi
babam ve baba mesleğini sürdürmeye kararlıydım... Heveslerim heyecanlarım had
safadaydı...
Annem.ise hep karşıydı, babamı ilk tanıdığı günden bu güne kadar gazetelerden sağlıkta şiddet haber küpürlerini biriktirmiş ve bir gün tıp okuyacağım dediğimde hepsini bir bir koymuştu önüme vazgeçirmek için... Onu kırdım ama vazgeçmedim, babam ise “yaranamamak kelimesinin ne demek olduğunu öğretir bu meslek” bence de vazgeç diyerek engel olmaya çalıştılar...
Annem.ise hep karşıydı, babamı ilk tanıdığı günden bu güne kadar gazetelerden sağlıkta şiddet haber küpürlerini biriktirmiş ve bir gün tıp okuyacağım dediğimde hepsini bir bir koymuştu önüme vazgeçirmek için... Onu kırdım ama vazgeçmedim, babam ise “yaranamamak kelimesinin ne demek olduğunu öğretir bu meslek” bence de vazgeç diyerek engel olmaya çalıştılar...
Gece gündüz uyumadım hırs yaptım ve Türkiye'nin
sayılı üniversitelerinden olan Uludağ Üniversite'sine girmeye hak kazandım...
Eğitimimi bitirip mesleğe başlayacağım ilk dönemde mecburiye gönderildim,
acildeydim o zamanlar. Acile getirilen bir çocuğu hastanemizde ameliyathane
olmadığı için merkez hastanesine sevk ettiğim için hasta yakınları tarafından
-" Eğer bu çocuğa yolda birşey olursa
sebebi sensin doktor !" deyip akıl alınmaz tehditlere maruz kalıp ilk
şiddete uğradığım acilin ortasında anlamıştım babamın söylediklerini, kaldı ki
ameliyathanenin olmaması benim hatam değildi, bizde sistemin kuklalarıyız...
Ardından dünyanın en zor 2. Sınavı olarak ta
bilinen Tus sınavını kazandım ve şimdi Kalp damar cerrahisi alanında uzmanlık eğitimi
alıyorum... Gün aşırı 36 saat nöbet ve nöbet ertesi izin olmayan, sağlık
bakanının dahi doktoruna sahip çıkmayan bir ülkede bu mesleği yapmak oldukça
güç... Acil nöbeti tutarsın 36 saat uykusuzsundur, bir tarafında insanlar doğar
bir tarafında insanlar ölür, insanlar senin elinde ölür... Psikolojin bozulur,
canın sıkılır için acır ama vade bir yere kadardır fakat bunu hasta yakınlarına
anlatamazsın bu demek değil ki sizleri anlamıyoruz... Açlığını farketmezsin
bile, önlüğün cebinde iki kraker varsa bulunmaz bir nimettir bir doktor için...
En yakınımı kaybettiğimin haberini almamın
ardından 15 dk sonra ameliyata girdiğimi hatırlarım, o an en yakının acısını
unutmak zorundasın çünkü önünde ki hastanın sorumluluğu var... Bazen denilir ya
hani? Hani bu doktorlar da hep asık suratlı diye, inanın çok sebep olabiliyor
bazen, hatta bizimde bir ailemiz var... Yoğunluktan bunalıp kantine inersin
uykunu açmak için bir kahve söylersin ve yan masadan söylentilere kulak
misafiri olursun...
-" İçerde millet hasta bunlar burada kahve
keyfi yapıyor, benim vergimle bana bakmak zorunda"
Hiç bir kahve düğümlenir mi insanın boğazına ?
Oluyor işte... Meselâ bu meslekte çocuğunun ilk adımlarını göremezsin, ilk anne
baba deyişini doğum günlerini vs... Ben babamın bizimle iftar açtığını çok
nadir hatırlarım meselâ... Bizler sizler için yıllarca dirsek çürüttük, doktorlar
çuvalla para kazanıyor cümlesini asla kabul etmedik, kabul edenler ise doçentler
ve profösörler olabilir belki, ama inanın o kariyere o
bilgilere sahip olana kadar gençlikleri de bitmiş oluyor bence sonuna kadar hak
ediyorlar... Bir pratisyen hekimin nöbet saati ücretinin 7 lira olduğunu
biliyor muydunuz? Bizler ilaç sistemi, çalışma sistemi, hastane sistemi
yıpranma payı gibi adı altında eylemler yaparken bizleri kınamak yerine bizlere
destek olun, birlik olun ve emin olun ki her haykırışımız sizlerin daha iyi
sağlık hizmeti alabilmeniz içindir...
Geçen hafta kucağıma bir hasta kustu yeminle zerre
kadar midem bulanmadı, bir an önce tetkikleri yapılsın diye seferber olduk bir
yakınımmış gibi... Herşeyiniz olabilir, ev, araba, kariyer, standartları yüksek
bir hayat belki.... Ama sağlığınız yoksa hiçbir şeysiniz...Bizler ne katillere,
ne vatan hainlerine müdahaleler yaptık dişlerimizi avuçlarımızı sıka sıka ama
bunu asla belli etmedik, Yaradılanı hep sevdik Yaradan dan ötürü... Bizler
sizlerin o soğuk bakarak Allah düşürmesin dediğiniz yerlerde eksik olmamaya
çalışan insanlarız bizleri ne olur eksiltmeyin... Ne olur artık sağlıkta şiddet
sona ersin.... Bu haberi gözlerim dolu dolu yazıyorum, lütfen artık kardeş gibi
yaşamayı öğrenelim.... Bir gün evlat sahibi olduğumda onun bu mesleği yapmasına
asla izin vermem, benim annemi anladığım gibi, onun da beni zamanla
anlayacağına inanıyorum... Bizim hepinize haklarımız helal... Sağlıkla kalın...
Dr Hande
SOYLUER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder