Bu hafta ki
yazımda; eski yıllardan günümüze kadar dayanan ve birçok ülkede kutlamalar
yapılan Nevruz bayramını dile getirmek istedim.
Hepimizin kavramsal olarak
bildiği Nevruz’un aslında evrensel bir nitelikte olduğunu yaptığım
araştırmalarım sırasında ben de öğrenmiş oldum. Bu vesile ile sizlerle de
paylaşmak istedim.
Doğanın uyanışı
ya da diğer bir deyişle bahar bayramı olarak bilinen Nevruz, 21 - 22 - 23 Mart
tarihlerinde kutlanır. Kelimenin aslı Farsça ’da yeni anlamındaki
"nava" ve gün ışığı anlamındaki "razanh" kelimelerinden birleşerek
oluşmuştur. Nevruz geleneği on beş binyıl öncesine kadar uzanır. O çağlarda
yaşamla ilgili her şey dört mevsim ile yakından ilgiliydi. Zorlu geçen bir
kışın ardından baharın gelmesi yaşam koşullarının iyileşmesi açısından
önemliydi. İşte böyle bir dönemde bu
Nevruz kutlamalarını başlatanın Kral Cemşid olduğu söylenir. Yazılı olarak ise ilk
kez 2. yüzyılda Pers kaynaklarında Nevruz’un adı geçmiştir. Diğer yandan; 21
Mart gece-gündüz eşitliğinin yaşandığı gün olarak da kutlanır. Bu bakımdan yeni
bir yılın başlangıcı olarak da kabul edilir. Bu güne ve yeni yılın başladığı
an'a Yılgayak denir. Türkler için ise Göktürkler’in Ergenekon'dan demirden dağı
eritip çıkmalarını, doğanın uyanışını temsil eder. Bu vesile ile Doğu
Türkistan'dan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları tarafından,
MÖ 8. yüzyıldan günümüze kadar her yıl 21 Mart'ta Nevruz kutlanır.
Bazı mezhep ve
inanışlarda bahar bayramı olarak farklı zamanlarda kutlanan Nevruz; Tarihte de pek
çok devlet tarafından bayram ve gelenek olarak kutlanmıştır. Bunların başında
Anadolu beylikleri, Eski Mısır, İran, Safeviler, Sasaniler, Moğollar, Selçuklular
ve Osmanlı Devleti gelir. Selçuklu ve Osmanlı'da millî bayram olarak kutlanan
Nevruz, Nevruziye adlı şiirlerle ve şenliklerle ziyafet verilerek kutlanırdı.
Özel olarak hazırlanan Nevruziye adlı macun, Osmanlı döneminden kalan bir
kültür olarak bu gün hâlâ Manisa'da devam etmektedir.
Araştırmaların
sonuçları bu kutlamaların çok özel bir anlam ifade ettiğini de göstermektedir. Bu
kutlamaların eski toplumlar için çok uğurlu ve önemli sayıldığı açıktır. Örneğin MÖ 487
yılında, Büyük Darius, Persepolis'teki yeni inşa edilmiş olan sarayında Nevruzu
kutluyordu. Sadece Nevruz gününde sabah
saatin 06.30'unda, güneşin ilk ışıkları gözlemevindeki büyük kabul salonuna
denk geliyordu ve bu olay sadece 1400 yılda bir gerçekleşiyordu. Bu durum aynı
zamanda Babillilerin ve Yahudilerinde yeni yılı ile çakışıyordu ve bu nedenle
önemliydi. Farklı bir kutlama olarak da Kırım Tatarları bu bayramda erkenden
kalkarak ağaçlardan dal kesip süslerlerdi. Çocuklar bu dallarla kapı kapı dolaşır
ve Navrez türküsünü söylerlerdi. Her kapıdan aldıkları hediyeleri de kendi
aralarında pay ederlerdi. Ne var ki bu tarz gelenekler ya unutulmaya başlanmış
ya da bazı yasaklar getirilmiştir. Örneğin; Kırım Tatarları, Sovyet rejimi
tarafından konan yasaklarla bu geleneklerini unutmuşlardır.
Nevruz Türk
Cumhuriyetleri'nde resmî bayram olarak kutlanmaktadır. Türkiye’de ise bir
gelenek olarak kutlanan Nevruz; 1995 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti
tarafından Bayram olarak kabul edilen bir gün haline gelmiştir. Bugün de Nevruz;
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Makedonya,
Bosna Hersek gibi Birçok ülkede kutlanmaktadır.
Türk tarihi
açısından önemli bir gelenek olan Nevruz aslına uygun olarak yaşatılmalıdır.
Eğlenceli ve birikimli bir şekilde kutlanan Nevruz’u bugün de geleneksel olarak
devam ettirmeliyiz. Unutulan bazı geleneklerimizi de yaşatmak bizim
sorumluluğumuzdadır. Bu yüzden tarihimize sahip çıkalım ve eskiden yapılırdı
demek yerine bizler de yaşatalım tarihimizi. Atalarımızın bizlere bıraktığı
emanetler gerçekten çok güzel unutmayın unutturmayın..!! Saygılarımla…
EMRAH
DEDE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder